Özdemir İnce

Kovcu Ertuğrul  (1)

13 Ekim 2020 Salı

Yazımın başlığında yer alan “kovcu” sözcüğü çok kötü bir sıfattır ve “dedikoducu, fitneci, gammaz, fitçi, arabozucu, kışkırtıcı” gibi anlamları vardır. Artık Hürriyet gazetesinin Kelebek eki tarzında yazılar yazan Ertuğrul Özkök’e çok yaraştığı için bu sıfatı özellikle kullandım.

***

Anımsar mısınız bilmem: Cumhuriyet gazetemizin 20 ve 22 Eylül 2020 sayılarında “Türkçe edebiyat ne demek” başlıklı iki yazı yayımlamış ve giriş bölümlerinde Cumhuriyet Kitap Eki’nin yöneticisi Turgay Fişekçi ile sürekli yazarı Oğuz Demiralp’ı çok sert eleştirmiştim. Bu eleştirilere yıllar önce Hürriyet gazetesinde yayımlanmış çok önemli iki yazı eşlik ediyordu: “Türkçe Sözlü Arapça Şarkılı” (10.10.2003) ve “Türkçe Yazan Kürt Şairler” (26.3.2004). Bu iki yazıda “Türkçe Şiir”, “Türkçe Edebiyat” deyişlerinin Türkçe yazan Kürt kökenli şair ve yazarlar için icat edildiğini yazıyor; dolayısıyla etnikçi ve ayrılıkçı bir girişim olduğunu açıklıyordum. Bu konuda 2003-2020 arasında çok yazı yazdım ve bu yazılardan bir bölümü Ters(ine) Yazılar (Tekin Yayınları, 2017) adlı kitabımın “Türkçe Şiir Savaşı Tarihi” adlı bölümünde yer almaktadır.

Ayrıca, aynı konuda Cumhuriyet gazetemizde 4-5 yazı yayımlamış olduğumu da anımsatmam gerekiyor. Demek ki “Türkçe Edebiyat” konusunda bir tartışma var. Ama bu tartışma tek yanlı idi. Eleştirilerimi kimse yanıtla(ya)mıyor ama bu deyişi kullanmayı sürdürüyorlardı. Tam anlamıyla “mollanın eşeğinin yellenmesi” durumu.

***

Oğuz Demialp ile Turgay Fişekçi’nin bu yazılardan habersiz olmaları, okumamış olmaları kabul edilemez. Edebiyat ve bilim alanlarındaki yayınlardan habersiz olmak, okumamış olmak özürleri kabul edilemez. Geçerli değildir. Bu nedenle “Türkçe Edebiyat” deyişini kullanarak Oğuz Demiralp ile Turgay Fişekçi “karşı taraf” olmayı seçmişlerdir. Bu deyiş konusunda Turgay Fişekçi’yi birkaç kez sözlü olarak uyarmıştım. Oğuz Demiralp’in e-posta adresini ve telefonunu sormuştum. Meğer sürekli yazar, bunların kimseye verilmesini istemiyormuş. Son yazı yayımlanınca Turgay Fişekçi’ye 17 Eylül 2020 günü saat 11.26’da bir SMS yollamış, “Şu Türkçe Edebiyat’ın ne olduğunu bir anlatıver bana. Oğuz Demiralp yazmış” demiştim. Genellikle bana saniyesinde cevap veren Turgay Fişekçi’nin nedense susması üzerine, kendisiyle temas kurulmasını istemeyen Oğuz Demiralp’e bir kitap eki çalışanı aracılığıyla bir mesaj gönderdim: “Türkçe Edebiyat’ı neden kullandığını lütfen bana anlatsın. Aksi durumda köşemde yazı yazmak zorunda kalacağım.” Oğuz Demiralp öfkelenmiş, bağırıp çağırmış. Turgay Fişekçi de aracı arkadaşın suratına telefonu şrakk diye kapatmış.

***

Sonrası? Sonrası şu: Oğuz Demiralp, bir yazı yazıp gazetenin genel yayın yönetmenine göndermiş. genel yayın yönetmeni ona yazısını kitap ekindeki sayfasında yayımlamasını tavsiye etmiş. İşin ayrıntısını bilmiyorum. Duyduğuma göre Oğuz Demiralp, ille de ana gazete diye tutturmuş, gene aynı cevabı alınca yazarlıktan ayrılmış. Bu durumu kendisine yediremeyen Turgay Fişekçi de görevinden istifa etmiş ve kimi yazıcılardan “aferin” almış.

***

Oğuz Demiralp ve Turgay Fişekçi ile gazete yönetimi arasında olanlar beni ilgilendirmez.

Ben yazımı yazdım. “Türkçe Edebiyat” uydurmasının amacı anlaşılıncaya kadar da yazmayı sürdüreceğim.

Ancak Oğuz Demiralp T24 diye bir yerde, düşüncesini, ifade özgürlüğünün ihlal edildiğini yazdı. Düşünceyi açıklama özgürlüğü bireyin devlet ve hükümetle ilişkisine girer: “Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar.” (Anayasa, Madde: 26)

***

Bireyler kendi aralarında, yazılı ya da sözlü olarak tartışırlar, polemik yaparlar. Bunun da bir adabı, bir geleneği vardır. Bunları ben Cumhuriyet gazetesi yönetimini desteklemek için yazmıyorum. 1969’dan bu yana (2020) sözlü ve yazılı medyanın içindeyim. Tamı tamına 50 yıl: Televizyonculuk, yayın editörlüğü, yayınevi yöneticiliği, gazete yazıcılığı (chroniqueur, columnist). Hayatım boyunca bu adaba ve geleneğe uydum. Ancak karşımdakiler bunlardan habersiz ve yoksun.

***

Yukarıda adını andığım Ters(ine) Yazılar (Tekin Yayınları, 2017) adlı kitabımın bir bölümünün adı: “Hürriyet Gazetesi’nde Yayınlanmayan Yazılar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Din ve vicdan hürriyeti 13 Aralık 2024
Üst kimlik olarak İslam 10 Aralık 2024

Günün Köşe Yazıları